22 Şubat 2010 Pazartesi

GİTMEK



Seni geçmişte bırakıp gitmek,
Öylece gitmek...
hani arkana bakmadan,
Yarım yamalak geçmişi bırakıp gitmek.
Bazen belli belirsiz gülümsemek,
Bazen hüzünlenmek,
Hatırlamak geçmişi,
Gitmek.

Hani seni götürüp gitmek,
Senden gitmek ama seninle,
Sana sormadan bir parça beslemek içimde...
İzin almadan beslemek gece yarısı çocuğu,
Kırbaçlamak kendi tanrılarını şafak sökünce;
Gün batınca yine aynı uykuya dalmak,
Aynı pijalamarın koynuna,
Aynı yastığa yüz bırakmak,
Sabahları aynı telaşa uyanmak,
Bir demlik poşedi kadar renk salmak;
Geriye toz bırakmak.
Seni ölesiye bırakmak,
Çaya renk vermek gibi,
Kaşığa suç atmak,
Şekeri sömürmek,
Seni bırakmak,
Senden kaçmak,
Kaçmak...
gitmek.

Tarifi mümkün değil,
Eski bir tarife bu.
Acısı, hükmü ellerimden kaderime...

10 Şubat 2010 Çarşamba

PENCEREMDEN




Pencereden başımı çıkarıyorum kimi zaman,
Bazen otobüste,
Bazen trende...

Rüzgar var ya hani
Sebepsiz okşayan,
Sebepsiz vuran.
O geliyor yanıma.

Bazen başımı çıkarıyorum penceremden,
Yukarıda gökyüzü...

Yıldızlar varya hani,
Gece gelen sevgililerim,
Çapkın ayın binbir yavuklusu,
Onlara anlatıyorum derdimi.

Biçimsiz bir özlem var içimde;
Kime yada neye bilmiyorum.
Bazen içimden çıkıyorum içimi...

Hani sessiz bir odada konuşan yankılar gibi,
Düşen yaprağın son gürültüsü gibi...
Ama gene de hızlı,
Gene anlamsız.

Bir başucu şarkısı gibi anlamsız;
Sürekli çalan,
Sürekli ağlatan...

Penceremden başımı çıkarıyorum bazen,
Gün batarken,
Bazen gün doğarken...

Hani her gün, bir öncekini yerken...