24 Ocak 2009 Cumartesi

BEKLE



oysa ki ne kadar kalabalıktık...


kelimeler dökülürdü ağızlardan
laf yumağı olurdu her taraf


bir birimizi anlayamayacak kadar kalabalıktık seninle.


sınırlarla dolu üçgenlerimizde sade,
sınırsız bir gülüş beklemekteydik;
ama olmadı...

sanırsam kaçmak ikimizin alın yazısıydı,
ama biz ne kadar kaçarsak kaçalım hep aynı noktadaydık.
bir sır yutmuş gibi midemizde;
ses dolu kan kusuyorduk sokaklara...

biz , biz ne kadar yalnızdık,
sen demiyorum , ben demiyorum..
biz ne kadar yalnızdık...

içindeydik hayatın , çemberin içinde
sonu gelmeyen bekleyişlerin , ölüm marşlarının içinde
göz yaşlarının gözlere doyduğu anlarda bile yalnızdık.


oysa ki bir uçurumdu hayallerimiz...


bir adım ötesi için sonsuzluğu istemiştik...
olmadı.

ikimiz içinde biçilmiş bir son var artık...
celladı kendimiz , suçlusu kendimiz , yargıcı kendimiz...

hep bir yönü gösterip gidemeyen deniz fenerleri gibi
beklemekteyiz...

5 Ocak 2009 Pazartesi

Davet




çekiyorum içime hayatı
hayat çekiyor beni

bir sıradanlık hakimse gökyüzüne
bir bıkmışlık,
bir usanmışlık sezmişsen gözlerimde
doğru yerdesin,
haydi in!

bekletilmek huyum değildir
huysuzum hayata karşı
huzursuzum kendi içimde
haydi in...

madem bu kadar yolu geldin,
sorular sordun
hayat üçgenlerinin köşelerine
in!

seni bekleyen bir sonsuzluğa in
kafeslerinde dünyalar olan
kuş cehennemine.

haydi in!