9 Mayıs 2009 Cumartesi

ÖLÜM



devri yanar döner alemlerin çocuğu,
kırılmış iklim kuşaklarından süzülen yanık bahar kokuları gibi;
adını sadece kış mevsiminde duyduğun ölüm.

oysa ki kırlangıçlar da yaşamak isterdi çam gövdelerinde,
çocukların yalanlarında süzülmek isterlerdi.
en güzel yerlerde...

bugün yine sıradan bir akşamın sıradanlığında,
salkımlarında insan yetişen bu kentin lanetlileri arasından çıkar birileri.
dibine vurur şişenin , damarın dibine;
keser alemi,devri, tüm hikayeleri...

oysa ki sıradandır gene hayat,
en sıradan , kendi sırasından çeker gene birilerini.
verir kaderin zehirli oklarını kalbine,
bitirir nefesini...

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Sen Ağladığında



sen ağladığında
gökyüzü düştü sanki,
yerlerde parçalanmış kıtalar
aynalar gibi ellerinde kaldı insanların...

bir cam fanusu daha kaybetti balıklar,
bir okyanus daha çöktü derine,
toprak parçaları çamura,
kir ellerimize yapıştı.

şehirler kayboldu dumanlar arasında,
bin bir gürültü duyuldu şarap şişelerinden
sağır ayyaşlar için mezarlar
dilsiz insanlar için çığlıklar doğdu yeniden...

3 Mayıs 2009 Pazar

Var



insanlar var;
soluk yüzleri,
kirli elleriyle insanlar...

cam bakışların ardından,
kapanan kepenkler gibi insanlar.

duygular var;
ellerinde şeker taşıyan çocuklar gibi,
boşluğa gülücük saçan...

kirli yüzlerinde bitip tükenmek bilmeyen,
azim dolu gülüş olan çocuklar.

süprizler var;
yaşamın tadını almak için,
yada tamamen tatsızlaştırmak için anlarda...

kapanan göz kapakları gibi uykulu,
yada karanlığa hasret kalmış.

ifadeler var boş gözlerde;
bakışların derinliklerinde ölmüş...

kirli kalmış her taraf yaşam çöplüğünde,
el atan olmamış duvarlara.

bitişler var;
tıpkı bu şiirin sonu gibi anlamsız,

içeriği yalan olmuş "an" kırıntılarına ithafen;
kayıp olan bitişler....