
kırmızı bir güne merhaba dedi
içinde kan kırmızı
ayaz beyaz bir fırtına vardı gözlerinin
alışılmadık bakışlar atıyordu sağa sola
bir çırpıda tüketiverdi hayatı
soluk alıp verirken bile yaşlanıyordu bakışları
bir ara akıp geçiverdi önümden
sarıya kaçan bir bakış attı güneş o sabah
içinden açtı laleler ama kış sabahıydı
elinden birşey gelmezdi toprağın altında tomurcuğun
elvermedi ve bekledik yeniden geçmesini
zamansızdı, eller gibi hemde
bir yaralı yüzdeki gibi çizgiler derin
karmaşık rüyaların ardındaki ilk ürperti
ilk yaşam dolu uyanış yada
korkuyla açılan ilk gözler kadar heyecan yüklü
sıradandı aynı zamanda
sıradandı bir kamışın ucundaki sinek kadar
bir kanat çırpışında okyanuslar hereketlensin
bir bakışında binbir diyar görsün istedi
ama hep aynıydı baktığı heryer ve
okyanuslar sandığından daha bir genişti
şimdi biz kalktık yine onunla
yine aynı sabah , aynı bakışlar aynı bekleyiş
ey ruhum seni salıvermek isterim aslında
ne gözümde hapis , ne zamanda oda hapsi yaşama isterim
ama olmuyor.
ve ben duruyorum yerimde ,
salkımlar dallarında , renkler en belli belirsizliğinde
sen yine ordasın , taa içimde , yine kendi yerinde.